Çarşamba, Şubat 01, 2006

2002 Merkez Genel Kurulu

Mimarlar Odası ve Analojiler

Mimarlar Odası henüz elli yaşına gelmeden eskiyen bir kurum manzarası sergiliyor. Kurumlar eskir eskimesine ama yenilenebilir. Hızlı yaşamış tez ihtiyarlamış bir canlı ile karşı karşıyayız sanki. Yani durum vahim - geri döndürülemezlik söz konusu.

Sistemleri yıpranmış, refleksleri zayıf, gözleri ferini kaybetmiş, dünyayı bulanık görüyor, anılarını korumakla meşgul olmaktan yeni düşünce üretemiyor, sindirimi durmuş, yeni şeyleri hazmedemiyor, dışarı çıkamıyor, ortalığa kötü bir koku salıyor. Ayrıca huysuz. Yakınlarını kırıyor, gençlerini küstürüyor.

Dışarıdan bakıldığında kolayca farkedilemiyor. Ense kulak yerinde değilse de kılık kıyafet düzgün.Gençlikte elde edilmiş itibar azalsa da sürüyor. Dağılma var ama dağınıklıkta da mutabakat sağlanmış. Mutabakat önemli. Yavaş çalışan sistemler çatışmaları ne algılayabilecek ne de çözümleyebilecek durumda. Mutabakatın sağladığı oturaklılık dışarıya sunulabilen tek imaj.

Bu erken yaşlılık acaba bir erken bunamamı? Bünye gürbüz de hastalık zihinde mi?

Böyle bir kurumda yönetim değişikliği gündeme gelince sanki beyin nakli gibi ağır bir ameliyat söz konusu imiş gibi bir korku yaşanıyor. Korkudan el ayak bağlanıyor, adım atılamıyor. Harekete geçmek zor olunca senaryolara sığınmak kolay geliyor.

Toplumcu-gerçekçi senaryo

Bu senaryoda toplumsal gerçeğimize uygun olarak "emanetçi yönetim" başrolde. Yorulan gelen başkan 2004'e kadar güç toplamak (ve 2005'de sahnede olabilmek) için geri çekiliyor. Başarısızlıkları KAYAKÖY ve YENİDEN YAPILANMA projelerinde kanıtlanmış olan bir "emanetçi" gönül rahatlığıyla başa geçiriliyor. Bu arada İstanbulda arsa spekülasyonu ve nüfuz ticareti nedeniyle atılmış köprüler onarılıyor. Eski başkan onarılan köprülerden geçerek başa geçiyor.

Büyülü-gerçekçi senaryo

"Sert" bir aday ortaya çıkınca durum karışıyor. Yeni düşüncelerin gerçekten uygulanması tehlikesi başgösteriyor. Başkan göreve devama ikna ediliyor. Mutabakat sağlanıyor. "Sert" adaya TMMOB yolu gösteriliyor. Mutabakat korunuyor. Yüz yıllık bir sessizlik çöküyor odaya.

Yeşilçam kokulu senaryo

Mahallesinde doğru söylediği için sevilmeyen başkan kendini taşraya vuruyor. İl il gezip tozuyor. Gününü gün edip çevresini genişletiyor. Denizin suyu tükenince ben kör oldum iki yıl istirahat edeyim diyor. Mahallelisi bu duruma çok üzülüyor başkanın doğruculuklarını affedip tekrar kucaklarına alıyor. Ankarada ayağı tökezleyen başkan yere düşünce gözleri görmeye başlıyor. Ortalığı bir sevinç kaplıyor. Denizin tükendiği unutuluyor.

Hollywood yapımı (süper-yapım)

Genel kurul ışık ve ses gösterileriyle açılıyor, eflatun toga giymiş başkan veda ediyor. Salonda silahşörler iri kedilere yem olurken, merdivenaltında cinayetler işleniyor, leşler sırtlanlara sürütülüyor. Halk yemeye içmeye devam ediyor. Bu hengamede barbarlar listeyi götürüyor. Veda etmiş başkan vedasını eda edemeden sürgüne gidiyor. İki yıl boyunca güç topluyor. Romayı taşradan kuşatıyor, derebeylik vaatleriyle valileri yanına alıyor. 2004 yılında Romaya giriyor - 2005 yılında defne yapraklarından taç giyiyor.

07.04.2002