YABANCILAR - YILDIZLAR
Oligarşiden Despotizme II - Moderniteden Globaliteye Geçerken
Bu ülke dışarıya açıldıkça kendi içinde kapanıyor. Mimarlık alanında sıklaşan skandallar (Ankarada akm alanı, İstanbulda dubai kuleleri, yıldız yarışmaları) globalizmle beslenen despotizmin meslek alanımıza yansımaları. Modernite ile inşa edilen oligarşik rejim çözülünce yerini tanzimatvari bir despotizm alıyor. Otarşik oligarşi yerine dışarıya açık bir despotizm.
Bir mimarlık sorunuyla değil bir rejim sorunuyla karşı karşıyayız. Bu anlamda "yıldız yarışmaları" yabancı mimar sorununa indirgenemez. Kadir Topbaş'a yöneltilen soru yanlış. Sorulması gereken bu yarışmanın kimlerle yapıldığı değil neden gizli yapıldığı. Kadir Topbaş'ın devirdiği çam ile uğraşılacağına bu sürecin opaklığının sorgulanması gerekirdi.
Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulunun basın açıklamasında bu "yabancı" konusuna takılıp kalınması vahim bir hatadır. Bu açıklamanın yapıldığı Ankaradaki basın toplantısına ben de izleyici olarak katıldım. Toplantı sona ererken Oktay benim bu konuda ne düşündüğümü sordu. Orada ayaküstü ilettiğim görüşüm şöyle: Sorun yabancı mimar sorunu değil, yabancı mimarların hangi çerçevede faaliyet gösterdikleri. Ankara yabancı mimarların eserleri ile dolu. Benim yapımına tanık olduğum "Nervi köprüsü" ve Büyük Ankara Oteli de yabancı mimarların Ankaraya olumlu katkıları - bildiğim kadarı ile Büyük Ankara Otelinin mimarı geçici üye olarak odamıza kaydolarak hizmet vermiştir. Gizli saklı süreçler yaşanmamıştır. Mimarlığın (şarap gibi) iyi seyahat etmediği söylenir. Ama tanık olunmayan bir durum değildir. Chandigarh da Corbusier, Chicago'da Mies akla gelen ilk örnekler. Bu yarışma vesilesiyle dile getirilen "cesaret" konusu ise "cahil cesareti" deyişimizle açıklanabilir. Söz konusu yarışmada kazandığı söylenen önerilerde cesaret yanısıra cehalet de sergilenmekte. Eksik bıraktığım bir hususu da eklemek istiyorum: bu yarışma projeleri göz boyamadan ibaret, Dubai kulelerinin burgu maketleri gibi. Oda yönetim kurulunun basın toplantısında ancak bu kadar konuştum. Oda yönetimini basının önünde eleştirmeye kalkmadım. Genel Kurulda kürsüde, kuliste ve fuayede bu konuyu tartışmaya çalışacağım.
Ülkedeki rejim değişikliğinin bizim örgütümüzü de etkilediğini düşünüyorum. Ben bu "yıldız yarışmasından" en az dört aydır haberdarım. Herhalde İstanbul Şubesi de haberdardı. Bu konu şimdiye kadar oda bünyesinde tartışmaya açılmalı, oda tavrı katılımcı bir süreçle belirlenmeliydi. Yarışmanın şartnamesi elde edilmeli, sonuçlara itiraz etmek yerine sürece itiraz edilmeli ve en azından yargı yoluna gidilmeliydi.
Oda Genel Kuruluna giderken bu konuda Ankara şubesi delegeleri olarak tartışmamız gerekiyor; oda işleyişi bahsinde görüş birliğinde olmadığımız İstanbul klikleriyle beraber yönetim oluşturmanın kefaretini ödememek için.
"Yabancılık" konusu gündemde bu kadar yerettiğine göre değinmekte yarar var: Aslında "yabancı mimarlık"ta üstümüze yok. Eski sovyet cumhuriyetleri, kimi arap ülkeleri biz "yabancı" mimarlara yapı yaptırdılar, yaptırıyorlar. Son örnek Süleymaniye Üniversitesi (Kuzey Irak). ODTÜ'de master planı hazırlandı, Ankarada bir şubemiz üyesi tarafından projelendiriliyor. Bugün açıklanan X. Ulusal Mimarlık Ödüllerinde Rusya, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Macaristan için yapılmış projeler yeralıyor!
Bu sözde "yabancı" sorununun üzerine gitmek yerine "Kentsel Dönüşüm" diye pazarlanan yağma ötesi projelerle ilgilenmemiz gerekiyor. Sonuç olarak bu "yıldız yarışmaları"nın karşı çıkılması gereken tarafı içeriği. Yücel Gürsel'in (2002-2004 yıllarında) anlamadan, dinlemeden taraftarlığını ettiği bu programın içerdiği yağma, getireceği tahribat artık gözler önüne seriliyor. Son günlerde ortaya çıkan o saçma sapan Kıyı Kanunu-tasarısı-taslağının neye hizmet edeceği anlaşılıyor.
Aynı zamanda bu ortamda Oda Yönetinimin kerameti kendinden menkul bir şekilde "Mimarlık Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı" hazırlamasının nasıl bir aymazlık örneği olduğu ortaya çıkıyor.
Bu ülke dışarıya açıldıkça kendi içinde kapanıyor. Mimarlık alanında sıklaşan skandallar (Ankarada akm alanı, İstanbulda dubai kuleleri, yıldız yarışmaları) globalizmle beslenen despotizmin meslek alanımıza yansımaları. Modernite ile inşa edilen oligarşik rejim çözülünce yerini tanzimatvari bir despotizm alıyor. Otarşik oligarşi yerine dışarıya açık bir despotizm.
Bir mimarlık sorunuyla değil bir rejim sorunuyla karşı karşıyayız. Bu anlamda "yıldız yarışmaları" yabancı mimar sorununa indirgenemez. Kadir Topbaş'a yöneltilen soru yanlış. Sorulması gereken bu yarışmanın kimlerle yapıldığı değil neden gizli yapıldığı. Kadir Topbaş'ın devirdiği çam ile uğraşılacağına bu sürecin opaklığının sorgulanması gerekirdi.
Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulunun basın açıklamasında bu "yabancı" konusuna takılıp kalınması vahim bir hatadır. Bu açıklamanın yapıldığı Ankaradaki basın toplantısına ben de izleyici olarak katıldım. Toplantı sona ererken Oktay benim bu konuda ne düşündüğümü sordu. Orada ayaküstü ilettiğim görüşüm şöyle: Sorun yabancı mimar sorunu değil, yabancı mimarların hangi çerçevede faaliyet gösterdikleri. Ankara yabancı mimarların eserleri ile dolu. Benim yapımına tanık olduğum "Nervi köprüsü" ve Büyük Ankara Oteli de yabancı mimarların Ankaraya olumlu katkıları - bildiğim kadarı ile Büyük Ankara Otelinin mimarı geçici üye olarak odamıza kaydolarak hizmet vermiştir. Gizli saklı süreçler yaşanmamıştır. Mimarlığın (şarap gibi) iyi seyahat etmediği söylenir. Ama tanık olunmayan bir durum değildir. Chandigarh da Corbusier, Chicago'da Mies akla gelen ilk örnekler. Bu yarışma vesilesiyle dile getirilen "cesaret" konusu ise "cahil cesareti" deyişimizle açıklanabilir. Söz konusu yarışmada kazandığı söylenen önerilerde cesaret yanısıra cehalet de sergilenmekte. Eksik bıraktığım bir hususu da eklemek istiyorum: bu yarışma projeleri göz boyamadan ibaret, Dubai kulelerinin burgu maketleri gibi. Oda yönetim kurulunun basın toplantısında ancak bu kadar konuştum. Oda yönetimini basının önünde eleştirmeye kalkmadım. Genel Kurulda kürsüde, kuliste ve fuayede bu konuyu tartışmaya çalışacağım.
Ülkedeki rejim değişikliğinin bizim örgütümüzü de etkilediğini düşünüyorum. Ben bu "yıldız yarışmasından" en az dört aydır haberdarım. Herhalde İstanbul Şubesi de haberdardı. Bu konu şimdiye kadar oda bünyesinde tartışmaya açılmalı, oda tavrı katılımcı bir süreçle belirlenmeliydi. Yarışmanın şartnamesi elde edilmeli, sonuçlara itiraz etmek yerine sürece itiraz edilmeli ve en azından yargı yoluna gidilmeliydi.
Oda Genel Kuruluna giderken bu konuda Ankara şubesi delegeleri olarak tartışmamız gerekiyor; oda işleyişi bahsinde görüş birliğinde olmadığımız İstanbul klikleriyle beraber yönetim oluşturmanın kefaretini ödememek için.
"Yabancılık" konusu gündemde bu kadar yerettiğine göre değinmekte yarar var: Aslında "yabancı mimarlık"ta üstümüze yok. Eski sovyet cumhuriyetleri, kimi arap ülkeleri biz "yabancı" mimarlara yapı yaptırdılar, yaptırıyorlar. Son örnek Süleymaniye Üniversitesi (Kuzey Irak). ODTÜ'de master planı hazırlandı, Ankarada bir şubemiz üyesi tarafından projelendiriliyor. Bugün açıklanan X. Ulusal Mimarlık Ödüllerinde Rusya, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Macaristan için yapılmış projeler yeralıyor!
Bu sözde "yabancı" sorununun üzerine gitmek yerine "Kentsel Dönüşüm" diye pazarlanan yağma ötesi projelerle ilgilenmemiz gerekiyor. Sonuç olarak bu "yıldız yarışmaları"nın karşı çıkılması gereken tarafı içeriği. Yücel Gürsel'in (2002-2004 yıllarında) anlamadan, dinlemeden taraftarlığını ettiği bu programın içerdiği yağma, getireceği tahribat artık gözler önüne seriliyor. Son günlerde ortaya çıkan o saçma sapan Kıyı Kanunu-tasarısı-taslağının neye hizmet edeceği anlaşılıyor.
Aynı zamanda bu ortamda Oda Yönetinimin kerameti kendinden menkul bir şekilde "Mimarlık Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı" hazırlamasının nasıl bir aymazlık örneği olduğu ortaya çıkıyor.
0 yorum:
Yorum Gönder
<< Home